1.21.2013

Denge, kolay bir zıplama değil, yabancılaşma ve benimseme arasındaki raylarda gidip gelen vagonun sallanması gibi bir şey.

alemlerden rüyalar alemi

Siyahlılar, Yahudi mezarlığında iki basamaklı sonu olmayan merdivenlerin dibindeki, üstünde "God" yazan merdivenlere sırayla dua ediyorlardı.
Yanlarından geçerken rahatsız olmasınlar diye darbukalarımızı susturduk.

Arjantin


Uyandım.
Kendimi çapraz gerilmiş piyano tellerinin arasından geçen bir kedi gibi duyumsuyordum. Ne yapacağım konusunda hala en ufak bir fikrim yoktu.
Gözlerimi gerisingeri kapattım. Uykuyla uyanıklık arasında değildim, çok açık, yine de yeniden uyuyabilmek için kendimi zorladım.
Üç el ateş edildi ve yakın mesafeden göğsüme giren iki kurşunun bilincimin en kuytularına yaptığı halüsinojen etkisini ürpertiyle karışık gülümseyerek hissettim. Diğer kurşun kasıklarıma gömüldü.

Yanımdakinin kim olduğunu bilmiyordum ama ya aptaldı ya da piç kurusunun tekiydi. Bunu; ambulans çağıracağına, rahmime ilerleyen kurşun yüzünden asla anne olamayacağımı kahkahalara boğularak söyleyişinden anladım.
Üç el ateş edildi. Yakın mesafeden. Camlar kırılmadı, ortalık dağılmadı, çığlık kopmadı. Sadece silahın ateş alırkenki yüksek sesinden bir an işitme duyumu kaybedeceğimi düşündüm.
Silah sesi neydi bilmiyordum, yakın mesafeden kurşun hiç yememiştim, hiç kurşun yememiştim, kurşunu hiç göğsüme kurşunu hiç rahmime yememiştim.
Uyudum.
Şu durumda yapılabilecek en başarılı eylem uyumaktı çünkü. Kaç saat veya kaç dakika geçti bilmiyorum. Tek bildiğim, gökyüzünün renginin modern bir laciverte döndüğüydü.

Uyandığımda Arjantin’deydim. 

1.05.2013

uzun savaşları kısa barıştan daha çok severim


Sen bu ara varlık üzerine bu denli kafa yorarken ben,  senden kalan zamanlarda desenli çoraplarımı düşünüyorum. Benzer şeyleri elbet yaşıyorum ama benim güzel şeylere vakit ayıracak haftasonlarım neredeyse bir senedir yok. Benim için sıradan mutluluklar, başkalarının gözden kaçırdığı ayrıntıların ayrıntısında (ve hatta mikroskobik uzaklıklarında) gizli.
Ben odamın içinde sigara içebilmekten ve geçen hafta sana (ve hatta dayanamayıp kendime de) aldığım beş çift çorapla mutlu oldum.
Beklediğim otobüsün gelmesinin ve mevsim geçişleriyle üst üste iki hırka giyerek başa çıkabilmenin haklı gururlarını yaşadım.
Çoğu haftasonu o çok gürültünün içinde çok yalnız hissediyorum ve evimizde olmak için dua ediyorum. Bunları hep işime geldiği zamanlarda yapıyorum çünkü dini ve milli duygularımı geçen kış takside arka koltukta unuttum.
Geçtiğimiz son dört on kasımda hiç ağlamadım.
 Ben oldum olası “keşke bir şeyleri kaybetsem sonra yeniden bulsam”daki mutlulukla geçindim. Bakma bu sefer tökezledim. 
 Bakma bu sefer........ (Rica etsem boşluklarımı doldurur musun?)…….

O güzel kasabada annemden yediğim müthiş dayak sonrası yalnız hissettim en son, bi de işte geçen haftasonu.

 Sana şarj aletini yanına al diye binlerce kere söylemem gerekiyordu haklısın. Haklısın ama ben her gece gördüğüm rüyaların şahane hayalgücü gerektiren kurgularını düşünmekle meşgulüm. Çok meşgulüm çok, çok kişiyi özlüyorum, çok anıyı, çok eskiyi, tek bir şehri ve geleceği özlüyorum.

Ortaokula giderken doldurduğum çantanın ağırlığıyla ezildi omuzlarım en son, bi de işte geçen haftasonu.

Senden bugüne kadar duyduğum en güzel cümlelerin listesini yapsam birinci sıraya “ seni üzecek adama dünyayı dar ederim”i koyardım. Bu dünya bana çok dar geliyor. Otuzaltı bedene düştüm. Gidip kendime ve sana kışlık kıyafetler almam lazım.
Ben çok alakasız konuşuyorum biliyorum ama bak, içerisi çok havasız. Burası öyle havasız ki, yıllardır kimseyle konuşmamış gibi hissediyorum.
Geçen ay en son sana sarılmıştım.
Dün en son sana sarıldım.
Bugün en son sana sarıldım.
En son sarıldığım tek kişi olmanın haklı gururunu benim için yaşar mısın?

Gri ve siyah çorap giymek hep çok can sıkıcı olmuştur.