8.16.2011

turuncu

Annemin işyerinden getirdiği minik not kağıtlarına birer birer sorular yazıp hazırladım sana. “Bilmem ne inşaat” logosunun altında yazılı olan saçma sapan sorulardan bahsediyorum.Mesela o sol elinin üzerindeki küçük çizik nasıl oluştu? Bak mesela benim şuramı ütü yaktı. Şu sağ kolumun iç tarafını. Senin dizlerinde ağaçtan düşme yara izi var mı peki?
Sahi, ben hep çok soru soruyorum sana değil mi?
Ben,eskisi kadar küçük değilim ama hala ajandaların arkalarına resimler yapıyorum. Ben hala sakızdan çıkan kanserojen içeren o kıyrıtık dövmeleri kolumun nah tam burasına yapıştırıyorum.Şuraya işte ya, bak dirseğimin biraz üstü.
Görebiliyor musun?
Neyse ne diyordum? Hah, ben diyordum, bugün, ben bugün sana bir sürü sorular hazırladım.
Çünkü çok tuhaf bi düş gördüm dün gece ben. Ve bu sefer korkarak uyanıp yatağımın altına saklanamadım, ah lanet olasıca yatağımı değiştirmişler. Sığmıyorum altına, koca kız olduğumdan değil. Hakikaten daracık orası.
Görebiliyor musun?
Uyandığımda zifiri karanlıktı odanın içi, gözlerimi alıştıramadım. Dolabım bi canavar silüetine büründü, kapımın arkasında asılı olan fötr şapkalar minik cinler gibilerdi. Düşe devam ediyordum sanırım. Ben dün gece sana bir sürü soru sordum düşümde, geldiler mi yanına?
Sonra uyandım. Ahh nasıl bir başağrısıdır bu amınakoduğumun. Pardon, hayır küfür etmedim elbet. Sadece arada sinirlenince, işte mahalledeki çocuklardan duyduğum küfürleri söylüyorum. Futbol maçlarına beni almıyorlar, kız çocuğuyum diye. Ajandamı açıyorum bu yüzden, güzel küfürler hazırlıyorum onlara.Hiç duymadıkları, ilk benden duyacakları ve hayranlıkla kalakalacakları küfürler. Bir ağız dolusu!
Ama yaratıcı değilim, bilirsin. Ah, bilirsin değil mi? Ben sadece orospu çocuğu diyebiliyorum. Çok hızlıca söylüyorum onu da, biri duymasın diye. Çünkü sarı renk elbiseli bir kıza hiç yakışmıyormuş o küfürler. Büyük nine söyledi.Köşebaşındaki yemiş ağacının dibinde evi olan.
Bak, seninle konuşmayalı kaç renk olmuş nasıl susamıyorum. Sahi, en son hangi renktik biz? Ben turuncuda kaldım, güneş gibi parlıyoruz derdin. Sonra birden lacivert olduk.
Seninle hangi renk tonlarında, kaç saat sustuğumuzu hatırlıyor musun?
Ben hatırlıyorum.
Ben hepsini yazıyorum o kıytırık ajandama. Tarihleri yanlış, 1968den kalma ajandaya 2000li yılların anılarını kazımak nedir biliyor musun?
Sen, hakikaten beni görebiliyor musun?
Sana bir sürü sorular hazırladım ve geceleri yatmadan önce yatağıma kıvrılıp dua ediyorum “Tanrım yalvarırım hep turuncu kalayım” diye.
Sonra, diyorum ki “hey kalk ayağa böyle dua mı edilirmiş seni kahrolası velet!”
Kalkıyorum.
Tanrıya ne söyleyeceğimi unutup kikirdemeye başlıyorum.O da gülüyordur büyük ihtimal.
Sonra aklıma geliyor, hah ne diyecektim “Tanrım lütfen altına sığabileceğim bir yatağım, 2000li yıllara ait bir ajandam, ve güzel logolu kağıtlarım olsun” diyorum.
Sonra bakıyorum, e bu dualar hep senin içinmiş.
İnsan özlediği insana kavuşmayı diler, ben özlemimi katlanılır hale getirecek şeyler diliyorum.
Bir baksana ne kadar da turuncuyum!
Beni görebiliyor musun?
Görmüyorsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder