5.19.2011

klişe güvercin

İkindi vakitleri perdeden salonun ortasına vuran güneşe karşı zaafım vardı, bilirdin. Dantelliydi perdelerimiz, güneş desen desen düşerdi desenli halının üzerine. Şekiller yapardım onlardan, koltukta senin dizlerine başımı koymuş halde. 
Saçlarımı okşayıp gülerdin, gideceğimiz yabancı ülkelerden çok uzak yerlerden filan bahsederdik işte. 
Herkesin yaptığı gibi,
kaçıp
burdan
gitme
hayalleri. 

Geceleri, sokak lambasının perdeden salona yansımasına karşı zaafım vardı, bilirdin. Ben yine yerimde duramaz, onların desenlerinden şekiller çıkarırdım. Yine gülerdin bana, saçlarımı okşayarak. Uyumam gerektiğini söylerdin, sabahları saatimi çok erteleyeceğimi ve geç kalacağımı hatırlatıp dururdun. Sen hep realisttin, ben hayallerin peşinde şaklaban olurdum.

Duvarda ellerimle gölge oyunu oynamaya zaafım vardı, bilirdin. Klasik ve klişe şeylerden nefret ederdim ben. Bilindik güvercin hareketini yapmak yerine, bir sürü tavşan şekilleri yansıtırdım beyaz duvarımıza.
Ah, evet.
Beyazdı değil mi o duvar?
Şeftali rengine boyatalım diye ne de çok ısrar etmiştim hatırlıyor musun?

Şeftali rengine zaafım vardı, bilirdin.

Şimdi o duvar yok, beyaz da olsa yok artık. Perdeyi de kaldırdık, taşındık çünkü ordan. Artık halıya düşen desenler yok, halı yok.
Klişe güvercin yok.
Tavşan yok.
Sen yoksun.

Sana zaafım vardı, bilirdin. 
Her neyse, bundan sonra bahsederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder