6.02.2011

En içten “iyi geceler” dileklerini severdim. Rahat uyumak için. Pofur bulutlarda uyuyormuşcasına hani.
Geceyi seviyorduk.Gece güzeldi çünkü.
Çünkü gece olunca pencerelerin önlerinde oturan kızlardık biz. Perdeyi sonuna kadar açar, içerisinin ışığını kapatır, sokağın ışıklarını izlerdik. Boynumuz tutulur, belimiz üşür, burnumuz akardı. Soğuktan. Rüzgardan. Ama güzeldi, güzel günlerdi, güzel gecelerdi.
Çoğu “pencere geceleri”mizden sonraki günler ateşimiz 39 yapardı. Bazılarımızınki 40 hatta.
Telaşlanırdık.
İlaç alırdık belki. Ağzımıza attığımız her hapta karaciğerimizi biraz daha mahvettiğimizi hatırlayıp kikirderdik.
Çünkü iç organlarımıza gelen zararlar umrumuzda değildi.
Çünkü onlar “iç” organdı. Görmüyorduk. Noluyorsa oluyordu yahu işte.Kolumuz kopsa feryat ederdik. Ama bu öyle miydi, değildi.

İç organlarımızdan tek değerlisi kalplerimizdi.
Bi tek kalbimizi önemserdik, üşümesin diye korurduk.
Çünkü onlar, güzel adamlara ait kalplerdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder